-
1 fenalık etmek
v. do harm, do evil -
2 fenalık etmek
иягъэ егъэкIын -
3 fenalık
birine \fenalık etmek jdm Böses (an) tun, jdm übel mitspielenbirine \fenalık gelmek jdm wird schlecht [o übel]; ( bayılacak gibi olmak) jdm wird schwindeligbiraz \fenalık geçirdim mir wurde etwas schlecht -
4 fenalık
-e fenalık etmek jemandem Böses (an)tun;fenalık geçirmek jemandem wird schlecht; (fast) ohnmächtig werden -
5 fenalık
озвонч. -ğı1) плохо́е, дурно́еfenalık etmek — причиня́ть зло / вред; де́лать га́дости
2) чьё-л. плохо́е состоя́ниеfenalık geçirmek / gelmek — почу́вствовать себя́ пло́хо
üstüne fenalık geldi — ей сде́лалось пло́хо / ду́рно
-
6 fenalık
1. badness, evil. 2. injury, harm. 3. fainting. - etmek /a/ to harm. - geçirmek to feel sick, feel faint. - gelmek /a/ to feel faint. -
7 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar!
См. также в других словарях:
fenalık etmek — kötülük etmek, kötülükte bulunmak Bilmeyerek sütnineciğime ve kendime büyük bir fenalık etmiştim. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
fenalık — is., ğı 1) Kötülük, şer Bu alçaklar sana her fenalığı yapabilirler. A. Gündüz 2) Rahatsızlık veren şey Fenalık iki tarafın ağaçlık, sık orman oluşu... R. H. Karay Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller fenalık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
MÜŞAGABE — Birbirine şer ve fenalık etmek. Aldatmak. * Fls: Mübahase ve münakaşayı bir gaye sayanların yolu, usulü. (Didimcilik, eristik) … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
zulmetmek — e, der, Ar. ẓulm + T. etmek Eziyet etmek, işkence etmek Ona fenalık etmekle, kendi kendime mi zulmediyordum? S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıl — is., klı, Ar. ˁaḳl 1) Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us 2) ruh b. Bellek Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. C. S. Tarancı 3) Öğüt, salık verilen yol Bu aklı size kim verdi. 4) Düşünce, kanı Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! A. K … Çağatay Osmanlı Sözlük
analık — is., ğı 1) Anne olma durumu 2) Anne olma duygusu 3) Anne yerini tutan veya anne kadar yakınlık gösteren kadın 4) Anaca davranış 5) hlk. Üvey ana Benim analığımın yetiştiği konak da çok çok büyükmüş. R. H. Karay Birleşik Sözler sütanalık Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
insanlık — is., ğı 1) İnsan olma durumu 2) İnsanca davranma 3) İnsanların tümü, beşeriyet İnsanlık âlemi. 4) Doğru dürüst insana yakışır durum, adamlık, âdemiyet 5) İnsanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi Bugün her şeye karşın en… … Çağatay Osmanlı Sözlük